22 Kasım 2008 Cumartesi

hayatımızdan kareler

bugün sabahın güneşi gözümün içine içine girdi inatla, "bi daha zor bulursun beni" dergibi.
ters bi hayatım var sanırım, normal koşullarda çalışan insanlar hafta içi erken kalkar işine gider, hafta sonu mis gibi uyur istediği vakte kadar. na mümkün ki benim hayatım ters bu konuda. hafta sonu eziyet olmaya başladı, neyse ki keyifli oluyor yani gerekçem iyi.

kurs, toplantı iş güç derken bu akşam sinemaya gidebildim sonunda. üstelik te aydınlanma yaşamayı beklediğim "ıssız adam" filmine.
eveeettt şimdi ne yapmalı. bu film hayatımız için dönüm noktası mı olmalı? ayakları yere sağlam basan, esas oğlan gibi tiplemeleri hayatında çoookk görmüş ve her kelimeyi ezbere bilen, para pul sorunu olmadığı gayet açık olan kızımız "ada" gibi terkedilince şaşırmadan azcık ağlayaraktan yeni bir aşk yeni bir iş mi bulalım?
mümkün mü?

ama film çok güzeldi hakkını yememek lazım. keyifle seyrettim. kendi hayatıma dair çok şey buldum ama ben olaya böyle bakmıyorum diyerek kendimi avutmaya devam etmek istiyorum...

şimdilik bu kadar. film müziklerini indirip dinliycem. film çok güzeldi gerçektenn görünüz MUTLAKA...

18 Kasım 2008 Salı

güven

insanlarla güven ilişkisi kurmak zor ama kuramadığın yerde de yalnızlaşıyorsun.hayatta birinci kural güven şart. ama nerde başlar sınırı nerde biter ben henüz keşfetmiş değilim. ya fazla alınganım yada bu ilişkiler benim için çok karışık...
ufacık şeyleri takıyorum kafama, kıskanıyorum sanırım hemde etrafımda gelişen ilişkilerin tümünü ve benden saklanıyomuş hissine kapılıyorum. ama elimde kanıtlar var saklandığına dair:) yoksa güven sıkıntısı olan benmiyim. deliriyorum sanırımmmm

17 Kasım 2008 Pazartesi

soğukkkkk

Dün gözümü bulutlu kapkaranlık gökyüzüne açtım sabah. Meğer sonbahar gitmiş. Soğuk ve karanlık kış geliyormuş sessizce. Kar yağıpta bembeyaz olana kadar dünyam, sıkıntılı olacak benim içinde. Kalkmak istmeyeceğim yataktan.hiç bişey yapmak istemeyecek canım. Ama bi kar yağsa ne güzel olurdu şöyle lapa lapa. Kışın soğuğu ancak kar olunca güzel...

15 Kasım 2008 Cumartesi

ne kadar çoklar, çoğalmışlar



uyku halini çok seven biri olarak otobüste, metroda, dolmuşta ve neredeyse hareketsiz kaldığım,oturduğum ve yalnız olduğum heryerde uyuyabilirim. tabi yorgun olmak veya erken kalkmış olmak kaydıyla. ama bugün tüm bu şartlar sağlanmışken bile dolmuş yolcusu olarak yaklaşık yarım saat süren yolculukta uyuyamadım. çünkü sürekli bir cep telefonu sesi pardon melodisi duyuyordum. "geldim geldim az kaldı", "şu an dolmuştayım sonra konuşsak", "canımmm 10 dk sonra..... da olucam"...gibi bir çok konuşma uyku halimden eser bırakmadı.

14 Kasım 2008 Cuma

taraf ama ne taraf?

Yer: Türkiye Mühendis Mimar Odaları Birliğine bağlı Mimarlar Odasının Ankara Şubesi
Tarih : 2008 Ekim ayı sonu-Kasım başı (yada Kasımpatı)
Konu : Meslektaşımızı işten Çıkaralım

Mimarlar Odası Ankara Şubesi emeğinden son damlasına kadar yararlandığı üyesini, meslektaşını işten çıkardı...Üstelik siyaseten durduğu yeri beğenmediğinden ve bunu çıkış yazısına yazamayacak kadar politik ve aciz davranarak.

peki ne yapmalı? bence Mimarlar Odası Ankara Şubesinin yanında Apolitikleşen insanlar olarak durulmalı ve derinden kirlenişi seyretmeli. İşten çıkardıkları meslektaşları gibi mi olalım yani değilmi? Söylecek sözüm olmamalı.

Tüm DKÖ ler, Odalar ve Sendikalarda yaşanan bu gidiş hepimize hayrola...

13 Kasım 2008 Perşembe

ağlamaklı günler dilediler

kapitalistin sosyaliste, erkeğin kadına, büyüğün küçüğe, hırsızın ev sahibine zulmü bide insanın insana zulmü. burdaki insan insan değil zaten, ama neden böyle demişler. ya çok iyi niyetli biri söylemiş bunu ve zulmedeni insan yerine koymuş, yada zulmedenin ta kendisi atmış bu "insanın insana zulmü" nü.

insan olmaktan çıkılır mı? insan hırkası giyilir mi? ve daha bi çok soru sorulabilir. ama benim sorunumu çözmeye yetmez. ufak hesaplar peşinde koşan üç beş adam yüzünden, kıçını koyduğu koltuğa daha da bi yerleşmek için o koltuğu iyice yükseldenlerden midem bulandı. ve bugün kendimi çook ama çook yalnız hissettim.

kula kulluk etmeyi marifet bilenler meğerse sarmışlar dört bir yanımızı.
şu yazıyı okuyan "ne demeye çalışıyo ki" diyordur içinden.
kıssadan hisse; dünya hiç te iyi bi yere gitmiyor. helede benim dünyamm...

9 Kasım 2008 Pazar

iş güç halleri

bu saat oldu (saat 23:08) yeni geldim işten eve. yakında bu evden kovarlar beni otel niyetine kullanıyorum diye. ve en kötüsüde bugün PAZAR. ama ne yapalım bitirmek gerekiyordu bazı şeyleri çalıştık. Annemin dediği gibi kendi işimiz olsa bu kadar çalışmayız ama yapacak bişey yok...
yarın yine iş-güç var. ama bu yorgunlukla nasıl çekilir hiç aklım ermiyo.

6 Kasım 2008 Perşembe

dardayım

çook içim daraldı, çook...
riyakar, nankör ve kadir kıymet bilmezlerden ve tabii tüm bunların yaşanmasına izin verdiğim için kendimden derhal kaçıp kurtulmak istiyorum....

kalabalık yalnızlıklar


//işte böyle olmak istiyorum bi süre//


İş güç telaşı dedikleri bu olsa gerek. Anlamsız bi koşturma var bugünlerde hayatımda.İş güç işte diyesim geliyor ama sanırım sadece bu değil.
Alışkanlıklar hayatımı sarıp sarmalamış durumda. Kurtulmaya çalıştıkça batıyorum.
alkol ve sigara alışkanlığı edinirsem belki diğerlerinden kurtulurum diyorum :)
Bu gereksiz alışkanlıklar ve gereksiz kalabalıktan kurtulmam gerek. Kalabalık her yer, hergün onlarca telefon. ama alabildiğine yalnız....

2 Kasım 2008 Pazar

yine ve yeniden

sayfamla çok ilgilenemediğim için üzgünüm. bi süreliğine kendimi kendime kapatmışım sanırım. yeniden döndüm. tekrar Merhaba.

birde ben şu blog kullanmayı öğrensem fena olmayacak. nede olsa artık buralardayım.