29 Aralık 2008 Pazartesi

sonunda aldımmm

evet sonunda küpelerimi derli toplu tutabileceğim!(bu süre diğerlerine göre uzun olur umarım) bir şey buldum. bulamasaydım kendim icad edecektim:)
muhteşem valla akıl edenler ve bundan para kazananlar sağolsun...

25 Aralık 2008 Perşembe

Bu işler Öldürür adamı

bu nasıl bir gün. nasıl bir başağrısı bendeki. dayanamıyorum, kaçmak istiyorum...

Ankara ya kar yağıyor...

Kar yağıyor, yağsın. Lapa lapa yağsın öyle iğne gibi değil. Gözümün içine girdi yürürken. Kar ı seviyorum hemde çoook. Ama bi taraftanda bu sevgiden bile vicdan azabı duyuyorum maalesef. Hayatım bu ara hep öyle zaten, arada kalmış bi halde. ve sanırım bu arada kalmışlık durumu pek çok hatayı getiriyor birlikte. Neyseki hayat benim, yürek benim, vicdan benim.

Ankaraya kar yağsın sobası olana, ayakkabısı olmayana sımsıcak yağsın. Olmaz ama dilemek istedim.

Ankaraya kar yağsın, lapa lapa yağsın. El ele, göz göze sevgililerin üstüne yağsın...

Ankaraya lapa lapa kar yağsın. işyeri tatil olsun herkese poşetle kayma zorunluluğu getirilsin.Bide Erkan Oğur'dan "Pencereden kar geliyor" çalsın.Arz ederim...

ANKARA ADI KARA

Ankara-İzmir ertesi gün İzmir Ankara. kısa, hızlı biraz keyifli, çok yorucu...
dönerken aşağı baktığımda kocaman bir şehir gördüm sadece. Kocaman, ışıl ışıl...
Her köşe başında, her evde, her sokakta... ayrı hüzünlerin, ayrı dertlerin, bambaşka mücadelelerin verildiği kocaman bi şehir.
Kayboldum bi an küçücük uçakta...



* Bu arada yine aynı kek ve aynı yazı "daha BÜYÜK dilim" şurda yazmışım bi ara

9 Aralık 2008 Salı

KABUS

Sadece 2 gündür evdeyim ama patlamak üzereyim. Ama sorun evde olmak değil hiç bişey yapmadan oturmak. Dün helva bugün patatesli börek... korkuyorum dantele başlıycam sanırım.






ders çalışmam lazım, işe gitmem lazım derhal. derhal annemden başka birini görmem lazım...

8 Aralık 2008 Pazartesi

afiyet olsun

evetttt helva yaptım. Un helveası ve annemle afiyetle yedik. artık neyin helvası olarak düşünürseniz o.

daha BÜYÜK dilim

yaklaşık 2 yıldır her otobüs yolculuğunda ikramlardan tercih ettiğim meyveli kekin üzerinde "Daha BÜYÜK Dilim" yazıyor. Anlayamadığım şey şu 2 yıldır nesini büyüttüler bunun, giderek büyüyorsa büyüme oranı nedir. yada 2 yıldır üretilen tüm paketlerde aynı şeymi yazıyor.

ve eğer ki bu büyük dilimse küçük halini düşünmek bile istemiyorum. Bi lokmada bitiyo ama....

Evet haklısın "silemezler kalbimden ne aşkını ne seni"

eveet istanbul gittik gördük döndük. Arkadaşımız canımızla 3 gün geçirdik yorduk birazda yorulduk. 3 koca gün ama atabildikmi içimizdekini dersek cevap "sanırım hayır" olacak. ama iyi geldi süphesiz hemde çok iyi.
insanın zor dönemlerini bağlarının olmadığı yerlerde geçirmesi gerekiyor sanırım yani anılarının olmadığı sokaklar lazım. ama 3 günle olacak şey değil 1-2 hafta en azından.

çiçekçi kadının söylediği kaldı aklımda "güzel gözlerine bu hüzün yakışmamış be güzelim".

22 Kasım 2008 Cumartesi

hayatımızdan kareler

bugün sabahın güneşi gözümün içine içine girdi inatla, "bi daha zor bulursun beni" dergibi.
ters bi hayatım var sanırım, normal koşullarda çalışan insanlar hafta içi erken kalkar işine gider, hafta sonu mis gibi uyur istediği vakte kadar. na mümkün ki benim hayatım ters bu konuda. hafta sonu eziyet olmaya başladı, neyse ki keyifli oluyor yani gerekçem iyi.

kurs, toplantı iş güç derken bu akşam sinemaya gidebildim sonunda. üstelik te aydınlanma yaşamayı beklediğim "ıssız adam" filmine.
eveeettt şimdi ne yapmalı. bu film hayatımız için dönüm noktası mı olmalı? ayakları yere sağlam basan, esas oğlan gibi tiplemeleri hayatında çoookk görmüş ve her kelimeyi ezbere bilen, para pul sorunu olmadığı gayet açık olan kızımız "ada" gibi terkedilince şaşırmadan azcık ağlayaraktan yeni bir aşk yeni bir iş mi bulalım?
mümkün mü?

ama film çok güzeldi hakkını yememek lazım. keyifle seyrettim. kendi hayatıma dair çok şey buldum ama ben olaya böyle bakmıyorum diyerek kendimi avutmaya devam etmek istiyorum...

şimdilik bu kadar. film müziklerini indirip dinliycem. film çok güzeldi gerçektenn görünüz MUTLAKA...

18 Kasım 2008 Salı

güven

insanlarla güven ilişkisi kurmak zor ama kuramadığın yerde de yalnızlaşıyorsun.hayatta birinci kural güven şart. ama nerde başlar sınırı nerde biter ben henüz keşfetmiş değilim. ya fazla alınganım yada bu ilişkiler benim için çok karışık...
ufacık şeyleri takıyorum kafama, kıskanıyorum sanırım hemde etrafımda gelişen ilişkilerin tümünü ve benden saklanıyomuş hissine kapılıyorum. ama elimde kanıtlar var saklandığına dair:) yoksa güven sıkıntısı olan benmiyim. deliriyorum sanırımmmm

17 Kasım 2008 Pazartesi

soğukkkkk

Dün gözümü bulutlu kapkaranlık gökyüzüne açtım sabah. Meğer sonbahar gitmiş. Soğuk ve karanlık kış geliyormuş sessizce. Kar yağıpta bembeyaz olana kadar dünyam, sıkıntılı olacak benim içinde. Kalkmak istmeyeceğim yataktan.hiç bişey yapmak istemeyecek canım. Ama bi kar yağsa ne güzel olurdu şöyle lapa lapa. Kışın soğuğu ancak kar olunca güzel...

15 Kasım 2008 Cumartesi

ne kadar çoklar, çoğalmışlar



uyku halini çok seven biri olarak otobüste, metroda, dolmuşta ve neredeyse hareketsiz kaldığım,oturduğum ve yalnız olduğum heryerde uyuyabilirim. tabi yorgun olmak veya erken kalkmış olmak kaydıyla. ama bugün tüm bu şartlar sağlanmışken bile dolmuş yolcusu olarak yaklaşık yarım saat süren yolculukta uyuyamadım. çünkü sürekli bir cep telefonu sesi pardon melodisi duyuyordum. "geldim geldim az kaldı", "şu an dolmuştayım sonra konuşsak", "canımmm 10 dk sonra..... da olucam"...gibi bir çok konuşma uyku halimden eser bırakmadı.

14 Kasım 2008 Cuma

taraf ama ne taraf?

Yer: Türkiye Mühendis Mimar Odaları Birliğine bağlı Mimarlar Odasının Ankara Şubesi
Tarih : 2008 Ekim ayı sonu-Kasım başı (yada Kasımpatı)
Konu : Meslektaşımızı işten Çıkaralım

Mimarlar Odası Ankara Şubesi emeğinden son damlasına kadar yararlandığı üyesini, meslektaşını işten çıkardı...Üstelik siyaseten durduğu yeri beğenmediğinden ve bunu çıkış yazısına yazamayacak kadar politik ve aciz davranarak.

peki ne yapmalı? bence Mimarlar Odası Ankara Şubesinin yanında Apolitikleşen insanlar olarak durulmalı ve derinden kirlenişi seyretmeli. İşten çıkardıkları meslektaşları gibi mi olalım yani değilmi? Söylecek sözüm olmamalı.

Tüm DKÖ ler, Odalar ve Sendikalarda yaşanan bu gidiş hepimize hayrola...

13 Kasım 2008 Perşembe

ağlamaklı günler dilediler

kapitalistin sosyaliste, erkeğin kadına, büyüğün küçüğe, hırsızın ev sahibine zulmü bide insanın insana zulmü. burdaki insan insan değil zaten, ama neden böyle demişler. ya çok iyi niyetli biri söylemiş bunu ve zulmedeni insan yerine koymuş, yada zulmedenin ta kendisi atmış bu "insanın insana zulmü" nü.

insan olmaktan çıkılır mı? insan hırkası giyilir mi? ve daha bi çok soru sorulabilir. ama benim sorunumu çözmeye yetmez. ufak hesaplar peşinde koşan üç beş adam yüzünden, kıçını koyduğu koltuğa daha da bi yerleşmek için o koltuğu iyice yükseldenlerden midem bulandı. ve bugün kendimi çook ama çook yalnız hissettim.

kula kulluk etmeyi marifet bilenler meğerse sarmışlar dört bir yanımızı.
şu yazıyı okuyan "ne demeye çalışıyo ki" diyordur içinden.
kıssadan hisse; dünya hiç te iyi bi yere gitmiyor. helede benim dünyamm...

9 Kasım 2008 Pazar

iş güç halleri

bu saat oldu (saat 23:08) yeni geldim işten eve. yakında bu evden kovarlar beni otel niyetine kullanıyorum diye. ve en kötüsüde bugün PAZAR. ama ne yapalım bitirmek gerekiyordu bazı şeyleri çalıştık. Annemin dediği gibi kendi işimiz olsa bu kadar çalışmayız ama yapacak bişey yok...
yarın yine iş-güç var. ama bu yorgunlukla nasıl çekilir hiç aklım ermiyo.

6 Kasım 2008 Perşembe

dardayım

çook içim daraldı, çook...
riyakar, nankör ve kadir kıymet bilmezlerden ve tabii tüm bunların yaşanmasına izin verdiğim için kendimden derhal kaçıp kurtulmak istiyorum....

kalabalık yalnızlıklar


//işte böyle olmak istiyorum bi süre//


İş güç telaşı dedikleri bu olsa gerek. Anlamsız bi koşturma var bugünlerde hayatımda.İş güç işte diyesim geliyor ama sanırım sadece bu değil.
Alışkanlıklar hayatımı sarıp sarmalamış durumda. Kurtulmaya çalıştıkça batıyorum.
alkol ve sigara alışkanlığı edinirsem belki diğerlerinden kurtulurum diyorum :)
Bu gereksiz alışkanlıklar ve gereksiz kalabalıktan kurtulmam gerek. Kalabalık her yer, hergün onlarca telefon. ama alabildiğine yalnız....

2 Kasım 2008 Pazar

yine ve yeniden

sayfamla çok ilgilenemediğim için üzgünüm. bi süreliğine kendimi kendime kapatmışım sanırım. yeniden döndüm. tekrar Merhaba.

birde ben şu blog kullanmayı öğrensem fena olmayacak. nede olsa artık buralardayım.

17 Eylül 2008 Çarşamba

doğum günü

bugün benim doğum günüm (dü). ve en sevdiğim şiir. tüm eylülde doğanlara yazıldığını düşünerek....


Gün biter gülüşün kalır bende
anılar gibi sürüklenir bulutlar
Ömrümüz ayrılıklar toplamıdır
yarım kalan bir şiir belki de

Aykırı anlamlar arayıp durma
güz biter sular köpürür de
kapanmaz gülüşünün açtığı yara
uçurum olur cellat olur her gece

Her gece yeniden bir talan başlar
acı ses olur, ses deli bir yağmur
eski bir eylüle gireriz böylece

Sığındığım her yer adınla anılır
ben girerim, sokağı devriyeler basar
bir de gülüşün eklenir kimliğime

24 Temmuz 2008 Perşembe

SABAH SABAH

Bu sabah 7:30 da sokaktaydım. Ne işim var bu saatte bom boş kızılayda. Özlemişim, uzun zamandır erken inmiyordum. Arkadaşın sınava gidişi bahane oldu. Unuttum tabi, yine her zamanki gibi konuya ortadan girdim.

Okuldan arkadaşım geldi İstanbul dan. Sınava çağrılmış.Umarım iyi geçer.Sabah 8 de yapacaklarmış sınavı. Mesaiyi kaçta başlatıyolar acaba. Kazanırsa yandı gibi geliyor bana ama.

neyse hava sıcak, sokaklar bomboş dolaştım1 saat, işyeri açılmamıştır diye.

Sabah sabah bi de kalp kırdım galiba, üzgünüm...

ESKİ MEKTUPLAR 2

ve eski mektuplar geldiii. Okuyunca bi tuhaf oldum, okudukça daha bi tuhaf. Duygulandım, gurulandım, özledim.

ne olmuşta bu kadar kendini ifade edemez olmuştum acaba. ifade sıkıntısı yanlış oldu, ifade de darlık demek daha doğru. 2004-2005 yıllarında yazılmış mektuplar bunlar. insanın okudukça açılması gerekmez mi? ben okudukça, öğrendikçe daralmışım sanırım.

Mektuplardan alıntılar ama sizin için değil kendim için, çünkü arkadaşım geri götürecek onları:(


"sözlerimi geri almak istiyorum, hemde tüm güzel sözleri. Onları daha çok hakeden insanlara söylemek istiyorum, ama aynı zamanda daha önce kimseye de söylememiş olmak. Çok mu zor?"

"Fazla sıradan olacak belki ama, bi dilek hakkın olsa ne dilerdin? Benim dileğim her dönem için değişirdi ve değişeceğini bildiğimden hemen kullanmak istemez ve son kullanma tarihini geçirirdim. Ama bu aralar dileğimi başkasının hayatını değiştirmek için kullanmak istiyorum. Onun iyiliği için değil, kendim için, mutlu olmak için. Bencilliğimden yani..."

"umursamaz olmak istiyorum. Sevildiğimi bilip şımarmak istiyorum. Sevmek istiyorum korkmadan, bıkmadan, vazgeçmeden, umursamadan. Söylemek istiyorum herşeyi pervasızca. Ne olacağını düşünmek istemiyorum. Sonrasını, öncesini düşünmek istemiyorum.

sadece mutlu olmak ve benimle mutlu olunduğunu görmek istiyorum. Mutlu etmek istiyorum..."

21 Temmuz 2008 Pazartesi

KORKU

Korku yada adına korku dediğimiz duygu nasıl bişeydir. Eğitici midir? Eğitiyorsa korkutanı mı yoksa korkanı mı eğitir?

Korku hissi duruma göre değişiyor sanırım. Böcekten korkma, kediden korkma, karanlıktan korkma gibi durumların dışında birde korkudan korkma gibi çok soyut ta olsa gerçek olan durum, eğitici olma konusunda diğerlerinden önde gidiyor kanımca.

saçma geliyor ilk bakışta ama sayılmaz. Korkudan korkma hali bir nevi niyet okuma durumu gibidir. Korkunun geleceğini bildiğimiz yerde kendimizi şartlandırır yada savunma durumuna geçerek, korkuyu yaratacak halden uzak dururuz. İyimidir kötümüdür bilemeyiz ama hayatta surf bu korku yüzünden bile pek çok şeyi kaçırırız.

Erkek egemen toplumda yaşıyor olmamız sebebiyle bu hayattan kopuş halini en çok yaşayanlar kadınlardır. Yani korkudan korkarak kaçanlar. yaşanacak herhangi bir olumsuz durum kaygısı ve korkusuyla korkarak uzaklaşırlar yasak bölgelerden.

Belki bi gün daha anlaşılır ve daha derinlemesine yazarız bu konuyu. ben pek beceremedim. Bi yazan çıkar elbet yada çıkmıştır zaten...

ESKİ MEKTUPLAR

Aslında anlatacak çok şey biriktirdim, hafta sonu güzeldi. Ama sevdiğim yine yanlız takılmış yokluğumu fırsat bilip.

uzun süre yan yana kalınca küsüştüğüm ama aynı zamanda çok sevdiğim arkadaşım, ona eskiden yazdığım mektupları bulduğunu söyledi. Çok merak ettim acaba ne yazmıştım ki!.

biraz okudu telefonda. "Sevmek istemiyorum. Hep ben seviyorum. Sevilmek istiyorum hem de çok" demişim. Evet bunu yazdığımı hatırlamasamda dileğimin gerçek olduğunu söyleyebilirim. Mektubun eski olduğu düşünülürse. Çok sevilmek iyi bişey değil ama.Ölçülü sevilmek istiyorum ben. İnsanın sevgiden bile ağzı yanıyor anlayacağın.

Neyse şimdide sevilmek konusunda dertliyim. Seviyorum ama seviliyormuyum emin değilim. Şimdilik çok dert etmiyorum, sevmek daha güzelmiş.

"Mektuplarımı görmek istiyorum arkadaşım. Lütfen onları bana faks, e-mail yada elden getiriver. Senide seviyorumm"

18 Temmuz 2008 Cuma

DEĞERLİ

İnsanın değeri nasıl ölçülür?
Herkes pahabiçilmez midir?
Peki insan kendini nasıl değerli kılar yada değersizleştirir?

bu aralar kafamın içinde zaman zaman yer bulan sorular. Okuyan için çok anlamsız gelebilir ancak insanın insana uzaklığını değerli olarak tanımlayan, sevmeyi özlemeyi, kıskanmayı ve değer vermeye dair pek çok şeyi değersileşmek olarak tanımlanan zamanlardayım.

Bu işin bencesi değil tabiki. ama bu düşünce ne kadar yakındaysa, yukardaki duygulardan o kadar uzaklaşıyor insan. Sevmenin onurunu, özlemenin hüznünü yaşayamıyor, yada giderek yanlızlaşıyor. Çünkü seviyorum demek değerşizleştiriyor!, özlüyorum demek belki daha çok.
Bugün bide kıskandım dedim, acaba kaç hamlede değersizleşirim?

16 Temmuz 2008 Çarşamba

DÜN

bugün (aslında dün) okuduğum kitabın bir yerinde modern aşklardan bahsediyor. Beklemeyi bilmiyor yeni aşıklar, hemen seslenmek istiyor, özlemeye tahammülü yok diyor. Doğru mu?

dünden öğrendiğimiz "mecnun olamayacaksan, çöle düşmeyeceksin". Dünden aklımıza takılan başka bir şeyse "hayat bir sevgilinin çevresinde dönecek ve dünyayı ona bedel görecek kadar uzun mu?" yoksa bir kelebeğim ömrü kadar mı?

14 Temmuz 2008 Pazartesi

İyilik

Pek iyi değilim bugün. Sevdiğimin yüzünde garip bi hüzün takıldı hafızama. İş koşturmacasından unutsamda bi süre, gece olup yalnızlaşınca kalabalığın içinde, yine düştü aklıma. E be sevdiğim bu saatte nerdesin? Yüzündeki hüzünle kayboldun yine.

İyi değilim bugün, bugünlerde pek iyi olanla da karşılaşmadım. Belkide ondandır, pozitif birini bulmak lazım.

13 Temmuz 2008 Pazar

BAŞLARKEN

Merhaba,

yeni bir başlangıç olsun diye, hayatta değişiklik yapmak gerekir diye birde benimde bir blog um olsun diye çıktık yola.
Günlük tutamıyoruz yazılı olarak, en azından burda bir dünlük tutabiliriz belki. Hep başkasından bahsediyormuşum gibi sizli bizli oldu ilk yazı. İlk yazı olmasından sanırım. Geçecek. Yazacağız, paylaşacağız...